İMAM ALİ’YE AİT ON FAZİLET

Amr b. Meymûn diyor ki: “İbn Abbâs’ın yanında oturuyordum. Tam o sırada dokuz kişilik bir grup insan gelerek “Ey İbn Abbâs! Ya bizimle kalk (gidelim), ya da bizi onlarla yalnız bırak!” dediler. İbn Abbâs da “Pekiyi; sizinle kalkayım.” deyip kalktı.

Bu olay İbn Abbâs sağlıklı iken; henüz gözleri kapanmadan önce vuku buldu. O insanlar başladılar konuşmaya; ama ne dediklerini anlayamıyordum. Sonunda Abdullâh b. Abbâs elbisesini silkerek ve “öf! tüf!” diyerek anlatmaya başladı ve dedi ki:

“Onlar on ayrı fazileti bulunan Ali hakkında ileri geri konuştular:

1-Allah’ın Rasûlü (s.a.a) (Hayber günü): “(Yarın) öyle birisini göndereceğim ki; o Allah ve Rasûlü’nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor! Üstelik Allah onu mahcup etmeyecek!” buyurmuştu. Bunun üzerine birileri heyecanla beklemeye başladı. Ancak O: “Ali b. Ebî Tâlib nerede?” buyurdu. “Değirmende un öğütmekle meşgul!” denince, “İçinizde bu işi yapabilecek bir başkası yok mu?” buyurdu.

Nihayet Ali geldi; gözleri ağrıyordu. Neredeyse göremeyecek durumdaydı. Hemen tükrüğünü gözlerine çaldı ve sancağı üç kez sallayarak ona verdi. Safiyye bt. Huyey annemizi de o gün Ali getirdi.

2- Allah’ın Rasûlü (s.a.a) (hac emirliği için) Ebûbekr’i Tevbe sûresi ile birlikte (Mekke’ye) göndermişti. Ama hemen arkasından bu görevi Ebûbekr’den alıp Ali’yi gönderdi ve şöyle buyurdu: “Bunu, benden olan, benim de kendisinden olduğum birisi; yani Ali dışında hiç kimse götüremez!!!”

3- Rasûlullâh (s.a.a) içlerinde Ali’nin de bulunduğu amca-oğullarına seslenerek: “Dünya ve ahirette kim bana velîlik edecek?” buyurduğunda, Ali hemen (ayağa kalkıp) şöyle demiştir:

“Sana hem dünya ve hem de ahirette, ben velîlik edeceğim!”

4- Hadîce’den sonra İslâm’ı ilk kabul eden Ali’dir.

5- Rasûlullâh (s.a.a) örtüsünü alıp Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’in üzerine örttü ve “Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz Allah sizden her tür pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” ayetini okudu.

6- Ali canını feda edip / satıp Peygamber (s.a.a)’in elbisesini giymiş ve onun yatağına yatmıştı. Müşrikler Allah’ın Ra-sûlü’nü arıyorlardı.

Ali uyurken Ebûbekr geldi. Yatanın Peygamber (s.a.a) olduğunu sanıyordu. Ali kendisine dedi ki: “Allah’ın Peygamberi (s.a.a) Meymûne kuyusuna doğru yola çıktı; yetiş ona!”

Ebûbekr yola koyuldu ve Peygamber (s.a.a) ile mağaraya sığındı. Bu sırada Ali, tıpkı Allah’ın Rasûlü gibi, taş yağmuruna tutuldu! Acıdan kıvranıyordu.

Ali başını elbisesine sokup sabaha kadar çıkarmadı. Sonra başını elbisesinden çıkarınca, müşrikler: “Sen hakikaten aşağılık birisin! Biz senin adamını taşlardık da hiç kıvranmazdı. Sen ise hemen kıvrandın; bu hoşumuza gitmedi.” dediler.

7- (Rasûlullâh) insanlarla birlikte Tebuk gazvesine çıkıyordu. Ali: “Ben de seninle gelebilir miyim?” demişti. Allah’ın Peygamberi (s.a.a) “hayır!” deyince Ali ağlamaya başladı... Bunun üzerine Allah’ın Rasûlü şöyle buyurdu:

“Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn’un makamında olmak istemez misin? Ama benden sonra pey-gamber değilsin! Sen yerime benim halîfem olmadan gitmem uygun değil!”

8- Allah’ın Rasûlü (s.a.a) onun hakkında şöyle buyurmuştu:

“Sen, benden sonra bütün mü’minler için benim velimsin!”

9- Allah’ın Rasûlü (s.a.a) mescidin bütün kapılarını kapatıp yalnız Alininkini açık bıraktı. Bundan dolayı mescide cünüp olarak da girme imkanına sahipti. Zaten yolu oradan geçiyordu ve başka yolu yoktu.

10- Allah’ın Rasûlü (s.a.a) (onun hakkında); “Ben kimin mevlâsı isem, onun mevlâsı Ali’dir!” buyurdu.

Allah Teâlâ Kur'ân’da bize onlardan (Hudeybiye günü ağaç altında Peygamber (s.a.a)’e biat edenlerden) razı olduğunu, kalplerinde ne varsa bildiğini haber veriyor. Pekiyi, onlara daha sonra darıldığını biliyor muyuz?

Ömer bir gün bir kişi hakkında “İzin ver yâ Rasûlallâh, şunun boynunu vurayım!” dediğinde Allah’ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Gerçekten bunu yapar mısın!? Nereden biliyorsun; belki Allah (c) Bedr’e katılanların durumunu bilip “Dilediğinizi yapın!” buyurmuştur!”

Hadisin Tahrîci: Hadisimizin tamamını Yahyâ b. Hammâd kanalıyla Ahmed (I, 330-331), Hâkim (III,132-133), Taberânî ve el-Har-zemî (s. 125~127) rivâyet ediyor.

Ayrıca bu faziletlerden sadece üçüncüsünü Hâkim (III, 135), dördüncüsünü İbn Sa’d (III, 21), İbn Abdilberr (III, 28, IV, 283) ve el-Harzemî (s. 58); biraz değişik bir metinle Tirmizî (menâqıb, 20), et-Taberî (I, 537) ve İbn Ebil-Hadîd (XIII, 224), altıncısını Ebû Dâvûd et-Tayâlisî ile Hâkim (III, 4), sekizincisini Ebû Dâvûd et-Tayâlisî (İbn Abdilberr, III, 28) ve dokuzuncusunu ise Müellifimiz (41~42 nolu hadisler) ile Tirmizî (menâqıb, 20) aynı yoldan rivâyet ediyor.

Hadisin Durumu: Hadisimizin bütün râvîleri gayet siqa. Ama Nâşir, senedde yer alan Ebû Belc Yahyâ b. (Ebi) Süleym yüzünden hadisimizi hasen sayıyor. Oysa Ebû Belc; Yahyâ b. Ma’în, Yezîd b. Hârûn, İbn Sa’d, Müellif, Ebû Hâtim, Dâraqutnî, Ebül-Feth el-Ezdî, Hâkim, ez-Zehebî vb. tarafından sika ve sadûq sayılıyor.[1]

Buna mukabil Ehl-i Beyt’e olumsuz yaklaşımıyla ünlü el-Cüzcânî, Ahmed ve Buhârî pek hoşlanmıyorlar bu râvîmizden. Sebebi belli değil; ama bizce asıl sebep, rivâyet ettiği bir takım hadislerden rahatsız olmaları dışında başka bir şey değil! Yoksa hiçbiri, onun adaletine ve sadakatine bir şey diyemiyor.

Şu hâlde hadisimiz “hasen” değil, “sahih” bir hadis.* Zaten Hâkim hadisimiz için “isnadı sahih” diyor, Şamlı ez-Zehebî de aynen onaylıyor. İbn Abdilberr de aynı isnad için şunları söylüyor:“Bu isnadın sahih ve râvîlerinin siqa olduğunda kimsenin şüphesi yok!”[2]

A Ç I K L A M A L A R

Abdullâh b. Abbâs hazretlerinden rivâyet edilen bu hadis, İmam Ali’nin faziletlerini toplayan en kapsamlı ve zengin hadislerden birisi. Bakalım bu hadisten neler öğreneceğiz:

a. İmam Ali Allah ve Rasûlü’nü Seven, Allah’ın Mahcup Etmeyeceği Bir İnsandır.

Bunu birinci maddeden anlıyoruz. Bu konuda ayrıntılı bilgi 8~22 nolu hadislerimizin açıklamalarında, “a” şıkkında geçti.

b. Allah’ın Rasûlü Ebûbekr’i Hacc Emirliğinden Azledip Yerine Ali’yi Gönderdi.

İkinci maddeden çıkardığımız bu konu hakkında daha geniş bilgi, ilerde 71~75 nolu hadislerimizin açıklamalarında gelecek.

c. İmam Ali Dünya ve Ahirette Rasûlullâh’ın Velisidir.

Üçüncü maddeden çıkarıyoruz bu hususu. Ancak İmam Ali’ye ait olan bu yüce fazilet, bir hayli kıskanılmış olacak ki; hem Ömer b. Hattâb[3], hem de Osman b. Affân hakkında da rivâyet edilmiş.[4] Üstelik aynı kişiler tarafından!!!

Câbir b. Abdillâh gibi Ehl-i Beyt’e yakınlığıyla tanınan büyük bir sahâbîye isnad edilen bu rivâyetlerin senedinde birbirinden çürük iki râvî var: Biri Talha b. Zeyd el-Quraşî, öteki ise Abîde b. Hassân el-Anberî.[5] Her ikisi için de “hadis uydurur!” deniyor. Dolayısıyla bu rivâyetler tamamen uydurma.[6]

d. Hz. Hadîce’den Sonra İlk İman Eden Hz. Ali’dir.

Bu fazileti dördüncü maddeden anlıyoruz. Ancak burada bir hata olduğunu; doğru rivâyette “Hadîce’den sonra” kaydının bulunmadığını daha önce gördük.[7]

Buna rağmen hadisimiz bu haliyle bile, erkeklerden İslâm’ı ilk kabul edenin İmam Ali olduğu konusunda yeterince açık.

e. Hz. Ali Ehl-i Beyt’i Oluşturan Fertlerdendir.

Hadisimizin beşinci maddesinden anlıyoruz bu hususu. “Kisâ” hadisi denen bu hadis hakkında daha önce yeterince bilgi verildi.[8]

f. Hz. Ali Rasûlullâh’ın Yoluna Canını Feda Edecek Kadar İnançlı ve Yüreklidir.

Bu fazileti hadisimizin altıncı maddesinden anlıyoruz. Gerçekten de İmam Ali’nin (a.s) bu yaptığı çok büyük bir fedakarlıktır. Çünkü bu esnada “Muhammed” sanılıp öldürülebilirdi. Zaten bu yüzden Baqara sûresinin 207. ayetiyle ödüllendiriliyor.[9]

Hâkim (III, 4) ile el-Harzemî (s. 127) İmam Ali (Zeynelâbidîn) b. Hüseyin'den (a.s) şu sözü rivayet ediyor: “Allah’ın rızasını kazanmak için canını ilk feda eden Ali b. Ebî Tâlib’dir.” [10]

g. Hz. Ali, Allah’ın Rasûlü Yanında Mûsâ Yanında Hârûn’un Makamına Sahiptir; Ancak Peygamber Değildir.

Hadisimizin yedinci maddesinde geçen bu yüce fazilet hakkında ayrıntılı bilgi ilerde 43~61 nolu hadislerin açıklamalarında gelecek.

h. Hz. Ali Allah’ın Rasûlü’nden Sonra Bütün Mü’minlerin Velîsidir.

Sekizinci maddeden anlıyoruz bu hususu. İlerde 86~87 nolu hadislerimizin açıklamalarında bu konuyu ele alacağız.

i. Allah’ın Rasûlü Mescidin Tüm Kapılarını Kapatıp Yalnız Alininkini Açık Bıraktı.

Hadisimizin dokuzuncu maddesinden çıkardığımız bu konu hakkında, ilerde, 37~42 nolu hadislerin açıklamalarında geniş bilgi verilecek.

j. Hz. Ali Bütün Mü’minlerin Mevlâsıdır.

Hadisimizin son maddesinden anladığımız bu fazilet hakkında ise, yine ilerde, 77~85 nolu hadislerin açıklamalarında yeterli bilgi verilecek.

NOT: Hadisimizin son kısımlarında “hadîs-i kudsî” olarak geçen ve Bedr savaşına katılanlar hakkında söylenen “Dilediğinizi yapın!” ifadesi yalın olarak düşünülürse, Kur'ân’ın temel esprisine; yapılan her şeyin karşılığının verileceğini belirten ayetlere aykırı olduğundan reddedilmesi gerekir!

Hadisi bazı durum ve şartlarla izah edersek sanırım mesele kal-maz. Mesela “Siz dilediğinizi yapın; bütün yaptıklarınızdan haberdarım!” anlamına almak mümkün olduğu gibi, “Ben zaten sizleri sizden daha iyi biliyorum; siz Allah ve Rasûlü’nü üzecek işler yapmazsınız. Hata ile bir şey yaparsanız sizi bağışlarım!” anlamına da alınabilir.

Ama bütün bunlar, yine de Bedr’e katılmış, Allah’ın Rasûlü’ne (s.a.a) verdiği sözleri hiçbir zaman unutmamış sahâbîler hakkındadır. Aksi hâlde, Bedr’e yada ağaç altındaki biata katılmış; ama sonra biatının gereğini unutmuş kişiler için de bu sözü geçerli sanmak hem Kur'ân dini ile alay etmektir, hem de Allah’a (c) iftiradır


[1]- İbn Sa’d, VII, 311; ez-Zehebî, IV, 384; İbn Hacer, et-Tehzîb: VI, 305~306, et-Taqrîb: II, 409; Hâkim, II, 184, III, 4, 134, 135; el-Emînî, IX, 301

* İbn Teymiyye “Bu hadisin içinde Allah'ın Rasûlü’ne (s.a.a) isnad edilmiş “yalan” olan lafızlar var!” (el-Minhâc: III, 8~9) diyerek “uydurma!” olduğunu ima ediyor ve örnek olarak da hadisin 7, 8 ve 9. maddelerini gösteriyor!!!

[2]- el-İstîâb: III, 28

[3]- Ebû Ya’lâ, İbn Adiy vb. rivayet ediyor. bk. ez-Zehebî, II, 338

[4]- Hâkim, III, 97, Ebû Ya’lâ, İbn Adiy, İbn Hıbbân ve İbn Asâkir rivâyet ediyor. (İbn Hamze, el-Beyân: III, 5; ez-Zehebî, II, 338-339)

[5]- ez-Zehebî, II, 338-339, III, 26; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 360; el-Münâvî, IV, 302

[6]- el-Münâvî, IV, 302; Hût el-Beyrûtî, Esna’l-Metâlib: 138 Buna rağmen Hâkim’in “isnadı sahih!” demesi cidden garip! Zaten ez-Zehebî de gerekli itirazı yapmış.

Bu konuda Osman b. Affân’a izafe edilen bir rivâyet daha var ki o da tamamen uydurma! (Bezzâr rivâyet ediyor. el-Emînî, IX, 302-303)

[7]- sh. 46~47’ye bk.

[8]- sh. 83~86’ya bk.

[9]- Ayetin Suheyb er-Rûmî hakkında indiğini ifade eden rivâyet de var. Ancak bu rivâyet ayetin bütünlüğüne ve ifade ettiği anlama uymuyor! bk. Hâkim, III, 398; İbn Kesîr, I, 247; es-Süyûtî, el-Lübâb: 34-35; er-Râzî, V, 223; Elmalılı, II, 734

[10]- Hakîm b. Cübeyr (bk. sh. 75) dolayısıyla isnadı hasen bir hadis.